Tabii yolculuğa çıkmadan önce “Roma’da mutlaka görülmesi gereken yerler nelerdir?” sorusuna kapsamlı bir yanıt bulmalısınız. Çünkü şehrin dört bir yanı keşfedilmeyi bekleyen yerler ile dolu. Bu noktada en ünlü destinasyonları kaçırmamanız için sizlere özel Roma’da görülmesi gereken yerler listesi hazırladık. Tatil öncesinde faydalanabileceğiniz bir rehber niteliğinde olan yazımız sizlerle.
Roma Forumu (Foro Romano)
Roma Forumu, şehrin şüphesiz en ünlü destinasyonlarından biri konumunda. 1000 yıllık tarihinde Roma’nın yönetiminin sağlandığı bu eşsiz yer, döneminde siyaset, ekonomi ve hukuk merkezi olarak kullanılmış. Adeta bir antik kent görünümünde olan Roma Forumu, oldukça büyük alana yayılmış durumda. Birçok kısmının harabe görünümünde olmasına aldanmayın. Burada hala tarihe meydan okuyan çok sayıda kalıntı bulunuyor. Öyle ki burası dünyanın en büyük arkeolojik bölgesi olarak kabul edilmiş. Forum civarında çok sayıda “Tak” adı verilen kapılar bulunmakta. Bu kapılar, döneminde kazanılan savaşlarda etkili olan komutanlar adına inşa edilmiş. Roma Forumu gezileriniz eğer sıcak bir döneme denk gelirse yanınıza mutlaka şapka ve gözlük gibi aksesuarları almayı unutmayın. Çünkü burayı gezmek epey bir zaman alıyor.
Kolezyum (Colosseo)
Roma’da gezip görülmesi gereken yerler denildiği zaman bu listeye Kolezyum’u eklememek olmaz. Roma’nın tarihini adım adım keşfetmek isteyenlerin mutlaka uğraması gerektiği Kolezyum, sahip olduğu atmosferi, manzaraları ve zengin geçmişiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Birçok filmden, fotoğraftan veya tarih kitaplarından aşina olduğunuz Kolezyum’u karşınızda görünce ister istemez heyecanlanacaksınız. Hele iç kısmına girdiğinizde göreceğiniz atmosferi ömür boyu unutmayacağınıza emin olabilirsiniz. Giriş kısmında uzun kuyrukların bulunduğu Kolezyum, MS 72 yılına tarihlenen bir yapı. Zamanında 55 bin kişinin gladyatör mücadeleleri, hayvan dövüşleri, gösteri ve tiyatro gibi aktiviteleri seyrettiği Kolezyum, günümüzde ünü dünyaya yayılmış bir eser niteliğinde. Arena kısmının günümüzde çökmüş olduğu yapıda keşfedebileceğiniz çok sayıda detay bulunuyor. Arenaya girişlerin yapıldığı koridorlar hala dimdik ayakta. Savaşlara hazırlanan gladyatörlerin bu koridordan geçtiğini düşünürsek, burayı da görmeden geçmeyin diyebiliriz.
Navona Meydanı
Roma sokaklarında keşfe çıktığınızda yolunuzun ister istemez düşeceği bir yerle tanıştıracağız sizi. Evet doğru bildiniz, sıra Navona Meydanı’nda. Eskiden dev bir stadyuma ev sahipliği yaptığı bilinen meydan günümüzde çok sayıda kafe, restoran ve seyyar satıcıyla donatılmış durumda. Meydanın tam orta kısmında Dört Nehir Çeşmesi adında tarihi bir yapı bulunuyor. 1651 yılında inşa edilen çeşmenin adının ise dünyanın en büyük nehirlerinden aldığı biliniyor.
Santa Maria Maggiore Bazilikası
Navona Meydanı’nı iyice gezdikten sonra sırada Roma’nın tarihi ve aynı zamanda dini açıdan önemli bir başka destinasyonu var. Santa Maria Maggiore Bazilikası, MS 356 yılında yapılmış devasa bir şaheser. Zaten henüz daha içeri girer girmez yapının ne kadar gösterişli ve eşsiz olduğunu anlayabiliyorsunuz. İçeri girdiğinizde ise biraz önce ne kadar haklı olduğunuzu düşünmeden edemiyorsunuz. Özellikle tavanında bulunan mozaikler, işçilikler, altın yaldızlı kaplamalar herkesi adeta büyülüyor. Şehir merkezinden biraz uzakta kalsa da Santa Maria Maggiore Bazilikası’nı Roma gezileriniz sırasında mutlaka görmelisiniz.
Castel Sant’Angelo
MS 139 yılında inşa edilmiş olan Castel Sant’Angelo, şehrin simgelerinden biri olarak kabul edilen tarihi bir kale. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın esir tutulduğu meşhur kale işte tam olarak burası. Bir dönem “Papalık Kalesi” olarak bilinse de burası için söylenen en çarpıcı bilgi, kaleden Vatikan’a uzanan gizli bir geçide ev sahipliği yapıyor olması. Papa’nın güvenliği için yapıldığı bilinen tünele elbette giriş yapılamıyor. Ancak rehberler eşliğinde bu tünel hakkında daha fazla bilgi alabilmek mümkün. Castel Sant’Angelo’nun içerisinde aynı zamanda ulusal bir müze bulunuyor. Müzede birbirinden önemli tarihi belgeleri inceleyebilir, daha sonra kalenin üstündeki seyir terasından şehrin manzarasını keşfe çıkabilirsiniz.
Trastevere
Trastevere, aslında Roma’nın bir bölgesini ifade ediyor. Dar sokakları, butik mekânları, Arnavut kaldırımları ve otantik dokusuyla Roma’da görülmesi gereken bir başka yer de Trastevere olarak karşımıza çıkıyor. Ruhunuzu okşayacak keyifli yürüyüşler yapabileceğiniz Trastevere’ye gelirken yanınıza fotoğraf makinenizi almanızı öneririz. Trastevere’de yürüyüş yaptıktan sonra kendinizi yeni demlenmiş bir kahve ile de ödüllendirebilirsiniz.
İspanyol Merdivenleri
Roma’da akşam olunca turistlerin adeta buluşma merkezi olan İspanyol Merdivenleri, tarihinden ziyade atmosferiyle öne çıkıyor. Hemen önünde devasa bir meydan ve çeşme bulunan İspanyol Merdivenleri’ne neden bu ismin verildiği aslında çok sürpriz değil. Çünkü hemen yanı başında İspanya Konsolosluğu bulunuyor. Roma gezileriniz sırasında insanlarla kaynaşabileceğiniz, tarihi keşifler yaparken aynı zamanda keyif alabileceğiniz İspanyol Merdivenleri’ni mutlaka görmelisiniz.
Villa Borghese Parkı
Roma gezileriniz sırasında “Ee hiç yeşil alan yok mu?” dediğiniz anda doğrudan Villa Borghese Parkı’na gitmelisiniz. Bin 700 dönümlük devasa alanı kaplayan Villa Borghese Parkı, Roma’nın en yeşil alanlarından biri konumunda. O kadar büyük ve güzel bir park ki buraya geldiğinizde zamanı unutmanız son derece mümkün. Rengarenk çiçeklerin süslediği bahçeleri, yemyeşil alanları, çeşmeleri ve tarihi yapılarıyla Villa Borghese Parkı’nı görmeden Roma’dan sakın dönmeyin.